BAĞIMSIZ DENETİMİN ÖNEMİ VE BASEL-II KRİTERLERİ

BIS “Bank for International Settlements”(Uluslar arası Ödemeler Bankası) 1930 yılında İsviçre’nin Basel Şehrinde kuruldu. BIS in bünyesinde 1974 yılında kısa adı Basel Komitesi olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Komitesi oluşturuldu. Bu komitenin amacı tüm dünyadaki bankaların ortak standartlarda çalışmasını sağlamaktır. Basel Komitesi tarafından 1988 yılında yayınlanan Basel I Standartları ile Bankaların çalışma kriterleri ilk defa belirlenmiştir. Bankaların krizlere karşı dayanıklılığını artırmak için sermayelerinin riskli aktiflere oranının %8 den az olamayacağı ifade edilmiştir.

Oldukça basit bir hesaplama yöntemine sahip olan Basel I bankacılık sektöründe ortaya çıkan baş döndürücü gelişmeler karşısında kısa sürede sorgulanır hale gelmiştir. Bunun sonucunda da Basel II olarak adlandırılan yeni standart 2004 yılında yayınlanmıştır.

Avrupa Komisyonunun, AB dahilindeki tüm bankalar için zorunlu tuttuğu BASEL-II kriterleri, 2007 yılında G10 ülkelerinde, 2008 yılı başından itibaren ise Türkiye de uygulanacaktır. BASEL-II kriterlerine uyum sağlamak için gerekli çalışmaları önceden yaparak, şirket personelini bu doğrultuda yönlendirmek çok önemli hale geliyor. Önümüzde uzun bir süre var gibi görünse de 2008 yılında kredi alımı ve benzeri finansal yatırımlar, kaynaklar vb. için gereken rating notunun alınmasında 2006 ve 2007 yılı mali tablolarının değerlendirileceği unutulmamalıdır. Rating kuruluşlarından derecelendirme notu alanlar bu notun değeri ile orantılı olarak faiz ödeyecekler. Ülkemizde sıkça kullanılan teminat yöntemi olan ortak kefalet ve grup şirket kefaleti artık geçerli olmayacak, müşteri çek ve senetleri dahi krediye teminat olarak kabul edilmeyecektir. Tüm bu keskin virajlardan güvenle dönebilmek, iyi bir denetim firması ile çalışmaya bağlıdır.

Basel II Kriterleri denetimin önemini bu anlamda artırmaktadır. Bankalar ve çok sayıda ortağı bulunan halka açık şirketler gibi mali durumu ve faaliyet sonuçları kamuyu ilgilendiren ekonomik birimlerin bağımsız kuruluşlarca denetlenmesi bu şirketlerin mali tablolarına belli bir güvenilirlik kazandırmaktadır. Denetim bu şekliyle, söz konusu şirketlere sunulan bir hizmet niteliği taşımaktadır. Devlet denetlediği firmalardan vergi tahsil ettiğinden, söz konusu münasebetler içerisinde bir “taraf” teşkil etmektedir. Devlet tarafından yapılan denetimde, maliye politikası ve vergi gelirleri nedeniyle, kamu yararı ve “yasalara uygunluk” ağırlık taşımaktadır. Oysa, bağımsız denetim kuruluşları, tarafsız olarak verecekleri hizmetlerde, mali tabloların kullanıcılarına, muhasebe prensiplerine uygun araçlar ve ileriye dönük kararlarında kolaylıklar sağlayabilmektedir.

Basel II den en çok etkilenecek olan Küçük ve Orta Boy işletmeler (KOBİ) dünya ekonomisinin dinamosu olarak tanımlanıyor. Türkiye deki işletmelerin %99,5’ i, istihdamın %64’ ü, oluşturulan katma değerin %36’ sı Kobilere ait. Kısacası KOBİ’ler dünyanın güçlü ekonomileri içinde yer almak için çalışan Türkiye’nin en önemli gücü. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hazırladığı ve 18.11.2005 tarih-25997 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve bu tarihten 6 ay sonra yürürlüğe girecek yönetmeliğe göre; Mikro işletme; 1–9 işçi çalıştıran ve net satış hâsılatı 1.000.000-YTL yi aşmayan, Küçük İşletme; 10–49 işçi çalıştıran ve net satış hâsılatı 5.000.000-YTL yi aşmayan, Orta İşletme; 50–249 işçi çalıştıran ve net satış hâsılatı 25.000.000-YTL yi aşmayan işletmelerdir. KOBİ’lerin dikkat etmeleri gereken husus değişimin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunun bilincine varmaları, uygun maliyetler ile kredi temin edebilmeleri için mali ve yönetimsel yapılarında gerekli düzenlemeleri en kısa zamanda yapmalarıdır.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*