Çek’te Vade Ve Reeskont Uygulaması

1- Giriş

Ticaret Hukukumuzda çek, keşidecinin mevduatının bulunduğu bankaya, bu mevduattan belirli bir meblağı kendisinin öngördüğü kişilere ödemesi için vermiş olduğu yetkiyi ortaya koyan bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracı olup, diğer kambiyo senetlerinin aksine bir kredi fonksiyonuna sahip değildir.

Çek hukuki niteliği bakımından poliçe gibi bir havaledir. Havalenin yazılı yapılması, belli biçimsel koşulları taşıması, kayıtsız, koşulsuz olması gerekmektedir. Çifte yetki veren bu hukuksal işlemde banka ile çek keşide eden arasında bir anlaşmanın olması da gerekmektedir. Bu anlaşma gereği banka keşideci tarafından keşide edilen çeklerin bankaya ibrazı halinde bedeli ödemektedir.

Çek “ emre yazılı senet”tir. Yasa doğuştan çekleri emre yazılı senetler grubunda ele almaktadır. Ancak, çekle olumsuz emre kaydı yazarak çeki nama yazılı hale getirmek mümkündür. Poliçe ve bonodan farklı olarak çek, hamiline de düzenlenebilir. Yani, lehdarın adını yazmak çeklerde zorunlu değildir. Lehdar ismi yazılmayan çekler geçersiz sayılmayıp hamiline yazılmış çek olarak kabul edilirler.[1]

5838 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesiyle, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’a Geçici 2. madde olarak “31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” hükmü eklemiştir.

Çek bir ödeme aracıdır ve görüldüğünde ödenmesi gerekir. Dolayısıyla, keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonra olan bir çekin bankaya ibrazı anında ödenmesi gerekmektedir. Yapılan bu düzenlemeyle, 31.12.2009 tarihine kadar keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonra olan çeklerde, düzenlenme tarihi ile keşide tarihi arasındaki süre yasal bir vade hükmü kazanmaktadır.

2- Çekin Unsurları

Çek, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 692 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bir kambiyo senedinin çek hükmünde olabilmesi için aşağıda belirtilen unsurları taşıması gerekmektedir.

1. “Çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “Çek” karşılığı olarak kullanılan kelimesi;

2. Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için havaleyi;

3. Ödeyecek kimsenin “muhatabın” ad ve soyadı;

4. Ödeme yeri;

5. Keşide gününü ve yeri;

6. Çeki çeken kimsenin (Keşidecinin) imzası;

Yukarıda belirtilen hususlardan herhangi birini ihtiva etmeyen bir çek Türk Ticaret Kanunu’nun 693. maddesinde sayılan haller dışında, çek sayılmaz.

2.1- Çekte bulunması zorunlu unsurlar

-Çek kelimesi,

TTK’na göre bir senedin çek olarak kabul edilebilmesi için içeriğinde “çek” kelimesinin bulunması gerekir. �zayet çek Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “Çek” karşılığı olarak kullanılan kelimenin bulunması zorunludur.

– Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için havalesi;

Çekin belirli bir bedelin kayıtsız koşulsuz havalesini içermesi gerekir. Bu nedenle, çekte “ödeyiniz” veya benzer bir kelimenin yer alarak havale işlemini göstermesi gerekir.

– Ödeyecek kimsenin “muhatabın” ad ve soyadı;

TTK’nun 694. maddesine göre, Türkiye’de ödenecek çeklerde muhatap olarak yalnızca bank gösterilebilir. Burada kastedilen banka ise, mevduat kabul eden bankalar ile özel finans kurumlarıdır. Çek karnesi vermeye yalnızca söz konusu kurumlar yetkilidir.

-Keşide günü;

Keşide günü çekin düzenlendiği tarih olarak kabul edilmektedir. Çek keşide gününde ödenmek üzere muhataba ibraz edilir. Çekte keşide tarihi belirtilmemesi durumunda çek hükmünü kaybeder, adi bir havale hükmünde olur. Çekin keşide tarihi düzenlendiği tarihten sonra da olabilir. “İleri tarihli çek” olarak kabul edilen bu nitelikteki çekler, ödemeye belli bir vade kazandırmaktadır. Ancak, TTK’nun 707. maddesinde, “Çek, görüldüğünde ödenir. Buna aykırı her hangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir. Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir.” hükmüne yer verilerek çekte vade olamayacağı, keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonra da olsa, çekin ibraz edildiğinde ödenmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.

-Keşidecin imzası;

İmza el yazsı ile atılmalı ve çekte yer alan metni tamamen kapsamalıdır.

2.2- Çekte bulunması alternatif zorunlu unsurlar

-Keşide yeri;

Çekte keşide yeri belirtilmiş olmalıdır. Ancak, çekte keşide yeri bulunmasa da, keşidecinin ad ve soyadı yanında gösterilen yer, keşide yeri sayılır.

-Ödeme yeri;

Çekte ödeme yerinin belirtilmesi de zorunludur. Ancak, ödeme yeri çekte ayrıca gösterilmemişse, muhatabın ad ve soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ad ve soyadı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. �zayet, bunlardan herhangi birine yer verilmemişse, çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenir.

3- Çekte Vade ve Reeskont Uygulaması

Çekte bulunması zorunlu unsurlardan olan keşide tarihi, çekin ödenmek üzere muhataba ibraz süresinin belirlenmesinde önem taşımakta ve çekin düzenlendiği tarih olarak kabul edilmektedir. TTK’un 707. maddesinde, çekin görüldüğünde ödeneceği, buna aykırı herhangi bir kaydın yazılmamış hükmünde olacağı belirtilmekte ve keşide tarihi düzenleneme tarihinden sonraki bir tarih olan çeklerin ise görüldüğünde ödenmesi gerektiği açıkça belirtilmektedir. Ancak, uygulamada çekler senet gibi kullanılmakta, ödeme işlemine bir vade kazandırmak amacıyla çeklere genellikle keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonraki bir tarih belirlenmektedir.

5838 sayılı kanunla, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’a Geçici 2. madde eklenerek, bir çekin 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek üzere bankaya ibrazının geçersiz olacağı, hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu değişikliğin gerçekleştirildiği, 5838 sayılı Kanun’un 18. maddesinin gerekçesinde, bu maddenin belirli bir süreyle çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersiz kabul edilerek ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi amacıyla yapıldığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla bu düzenleme ile çeklerin bono ve poliçeler gibi vadeli senet haline getirilmesi amaçlanmamıştır.

TTK hükümleri gereğince çeke vade konulması kabul edilmemiş, hatta çekte vade belirtilmiş olsa bile konulmamış sayıldığına hükmolunmuştur.

Bununla birlikte, 12.05.2009 tarih ve VUK-41/2009-3/ Vadeli Çeklerde Reeskont Uygulaması-1 sayılı Sirküler yayınlanmıştır.

Söz konusu sirkülerde;

3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanunda yapılan düzenlemenin, düzenleme tarihine kadar zaten ileri tarihli çek keşide edilmesinden ötürü, çek hamilleri ile keşideci arasında cereyan eden hukuki sorunları bertaraf etme amacının bir göstergesi niteliğinde olduğu, çeklerin ödenmesine ilişkin ekonomik nedenlerle kısıtlayıcı bir düzenleme olarak görülmesi gerektiği belirtilmiştir.

Yapılan bu düzenleme ile ileri tarihli çek keşidesinin yasal olarak da mümkün kılınmış olması, çekin “çek” olma niteliğine halel getirmediği ve çekin bir kredi aracı değil, yine ödeme aracı olma niteliğini koruduğuna yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 281. maddesinde “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.

Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile değerleme günü kıymetine irca ederler.”hükmünün yer aldığı,

Yine adı geçen kanunun 285. maddesinde de “Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasına resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.

Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar.”hükmünün yer aldığı belirtilerek,

Vergi Usul Kanunu uyarınca vadesi gelmemiş olan alacak ve borç senetlerinin reeskonta tabi tutulması gerekeceği, bir ödeme aracı olarak kullanılan çeklerin vadeli düzenlenmiş olması adına çek düzenlenen yükümlünün ancak değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen Vergi Usul Kanununda yer alan reeskont uygulamasından yararlanmasına imkan tanımadığı belirtilmiştir.

Buna göre, 5838 sayılı kanunla, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanununda yapılan düzenleme, keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonra olan çekler için, düzenleme tarihi ile keşide tarihi arasındaki süre zarfında ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazı geçersiz kabul edilecek ve söz konusu sürede bu düzenlemeye uyan çekler bankaya ödenmek üzere ibraz edilemeyecek, ibraz edilse de ödenmeyecek ve çeke düzenlenme tarihi ile keşide tarihi arasında bir vade kazandırılmış olacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, geçici bir süre için yapıldığından ve çekin bir ödeme aracı olma özelliğini değiştirmediğinden, buradaki vade senetlerdeki vade gibi düşünülmemesi gerekir. Dolayısıyla, alacak ve borçlar için Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş olan reeskont uygulaması, çekler için geçerli değildir.

3- SONUÇ:

5838 sayılı kanunla, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’da yapılan düzenlemeyle, bir çekin 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek üzere bankaya ibrazının geçersiz olacağı, hüküm altına alınmıştır. Bu konuyla ilgili olarak yayınlanan 12.05.2009 tarih ve VUK-41/2009-3/ Vadeli Çeklerde Reeskont Uygulaması-1 sayılı Sirkülerde, yapılan düzenlemenin amacının, çeke vade konulması ya da ileri tarihli çek düzenlemesinin sağlanması olmayıp, belirlenen tarihe kadarki süreç zarfında, çeklerin kullanılmasıyla ilgili olarak ticari hayatta karşılaşılan sorunların ve bu sebeple yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve sadece çekin tahsilinin üzerindeki keşide tarihinden önce olamayacağına yönelik olduğu, belirtilmiştir. Bu nedenle, çekin ödeme aracı olmasından ve senet olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından, yapılan düzenlemeye uyan çeklere reeskont uygulanması mümkün değildir.

KAYNAKÇA

– T.C. Yasalar, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (10.01.1961 tarih ve 10703M sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.)

-T.C. Yasalar, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, (09.07.1956 tarih ve 9353 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.)

-T.C. Yasalar, 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (28.2.2009 tarih ve 27155M sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.)

– T.C. Yasalar, 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun (03.04.1985 tarih ve 18714 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.)

– 12.05.2009 tarih ve VUK-41/2009-3/ Vadeli Çeklerde Reeskont Uygulaması-1 sayılı Sirküler,


[1]Halil CAN, Semih GÜNER, Kıymetli Evrak Hukuku, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1999

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*