GİRİŞ
Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257’nci maddesinin 2. fıkrasında Maliye Bakanlığı’nın mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiştir.Bu doğrultuda sırasıyla 320,323,324 ve 334 sıra nolu VUK Genel Tebliğleri yayınlanarak konunun usul ve esasları belirlenmiştir.
GENEL DÜZENLEME
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 5.000 YTL (01/05/2004 tarihinden itibaren 8.000,00 YTL) sını aşan tahsilat ve ödemelerinin 01.08.2003 tarihinden itibaren banka, özel finans kurumları veya posta idaresi aracı kılınarak yapılması ve bu kurumlarca düzenlenecek belgelerle tevsikinin zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Tevsik zorunluluğu kapsamına giren kişiler ile nihai tüketicilerin genel ve katma bütçeli idareler ile döner sermaye işletmelerine yapacakları ödeme veya tahsilat işlemlerine ilave olarak aşağıdaki kurum ve kuruluşlarda yapılan işlemler de ilave edilmiştir.
1-Sermaye piyasası aracı kurumlarında,
2-Yetkili döviz müesseselerinde,
3-Noterlerde,
4-Tapu idarelerinde
yapılan işlemlere konu ödeme ve tahsilatların belirtilen kurumlar aracı kılınarak yapılması zorunlu bulunmamaktadır.
UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın alınan zirai ürün bedellerinin ödenmesi konusundaki sorunlar;
Uygulamada mükelleflerin gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedellerinin ödenmesini 320 Sıra Nolu VUK Genel Tebliği gereğince banka, özel finans kurumları veya Türkiye Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü aracı kılınarak yapılması uygulamasından kaçınmak için parçalara bölmek suretiyle ödedikleri izlenimi düzenledikleri müstahsil makbuzlarından edinilmiştir. Örneğin; Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiden alınan ürün karşılığı 20.000YTL’lik bir ödeme için aile fertleri veya uydurma kişiler adına 3 ayrı müstahsil makbuzu düzenlenmekte bu suretle ödemelerini banka veya benzeri finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu gerektirmeyecek miktarlara bölmektedirler.
Bilindiği üzere VUK’nun Mükerrer 257. maddesince verilen yetkiye dayanılarak çıkarılan 320,323 ve Sıra Nolu VUK Genel Tebliğlerinde mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka veya benzeri finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamı ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları tahsilat ve ödemeleri girmektedir. Belirtilen kapsama sadece yukarıda sayılan mükelleflerin aralarında yapacakları tahsilat ve ödemelerin girdiği önceki paragrafta konu edilen birinci ve ikinci sınıf tüccarların gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilere yapacakları ödemelerin ise bu kapsamda değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili olarak Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.03.2007 tarihli muktezasında “Defter tutmak zorunda olmayan çiftçiden satın alınan ve tutarı 8.000 YTL’ yi aşan ödemelerin banka, özel finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik zorunluluğunun bulunmadığı” yönünde görüş bildirmiştir.
Mükelleflerin Yaptıkları Nakit İşlemleri Gizlemek İçin Alıcılar Hs./Satıcılar Hs.Kullanmaları;
Mükelleflerin ticari defterlerinde sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri de, mükelleflerin 8.000YTL’yi aşan alım ve satım işlemlerinde 320 Satıcılar Hs. ve 120 Alıcılar Hs. kullandıkları, daha sonra bu hesapların dönem içerisinde düşük miktarlar halinde peyderpey kapatıldığı veya bu şekilde kullanılarak yüksek rakamlara ulaştığı görülmektedir.
Oysa 324 Seri Nolu VUK Genel Tebliği’nden açıkça anlaşılacağı üzere, tevsik kapsamında olan mal ve hizmet bedelinin tevsik sınırını aşması yeterli olacaktır. Bir başka ifadeyle faturada gösterilen meblağın tevsik kapsamındaki tutarı aşması yeterlidir. Bu bedelin farklı tarihlerde ödenmesinde her bir ödemenin tahsilat ve ödemenin yapılacağı kurumlardan geçirilmesi gerekecektir.
Örnek: Mükellef A, 30.000.000.000.- Türk Lirası bedelindeki bir malını satmış ve bunun faturasını düzenlemiştir. Ancak malın bedeli 5 taksit halinde ödenecektir. Fatura bedeli belirlenen limiti aştığından taksit tutarları banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla ödenecektir.
Ücret, Kıdem Tazminatı vs. Ödemelerinde banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla ödeme zorunluluğu;
324 Seri Nolu VUK Genel Tebliği’nden “İşletmelerin kendi ortakları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerle olan ve herhangi bir ticari içeriği olmayan nakit hareketlerinde işlem tutarı 8.000YTL’yi aşıyor ise bunlar da tevsik kapsamında olacağından banka, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla tahsilat ve ödemeler yapılacaktır.” hükmü getirilmek suretiyle ticari olmayan nakit hareketlerinin de tevsik zorunluluğu kapsamında özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla ödeneceği açıklığa kavuşturulmuştur. Bu tebliğ doğrultusunda çalışanlara yapılan 8.000YTL üzerindeki ücret ve kıdem tazminatı ödemelerinin de banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla ödenmesi gerekmektedir.
İkrazatçılık faaliyetiyle iştigal eden mükelleflerin tahsilat ve ödemelerini banka kanalıyla yapmaları gerekir;
İkrazatçılık faaliyetine ilişkin düzenleme 30.09.1983 tarih ve 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılmış olup, 27/06/1994 tarih ve 21973 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 545 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile anılan Kanun Hükmünde Kararname’de değişiklik yapılmıştır.
545 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4’ncü maddesinde; “İkrazatçılar, ikrazatçılık faaliyeti dışında hiç bir iş yapamayacakları gibi mevduat veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı para toplayamazlar. İkrazatçılar her ne ad altında olursa olsun tahvil ve benzeri borçlanmaya yönelik sermaye piyasası aracı ihraç edemezler; 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde sermaye piyasası faaliyetinde bulunamazlar. “ hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, ikrazatçıların 4369 sayılı Bankalar Kanunu ile banka mevzuatına dahil olan özel finans kurumları ve bankalar arasında olmadığı açıklık kazanmıştır.
İkrazatçılık faaliyeti bankacılık veya özel finans kurumu sayılmadığından, ikrazatçıların da tebliğlerde belirtilen miktarı aşan ödeme ve tahsilatları bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapmaları gerekmektedir.
Mükellefler arasında gerçekleşen ayni ödemelerin ve barter işlemlerinin değerlendirilmesi;
Mükelleflerin aralarındaki emtia alış ve satışları karşılığında nakit ödeme ve tahsilat sözkonusu olmaksızın cari hesapların karşılıklı olarak mahsup edilerek kapatıldığı durumda nakdi bir hareketten bahsedilemiyeceğinden mahsup yoluyla kapatılan tutarların da banka veya özel finans kurumları ile posta idaresince düzenlenen belgelerle tevsiki de zaten mümkün bulunmamaktadır. Ancak işlemlerin bir kısmının nakdi ödeme yoluyla yapılması durumunda cari hesapla çalışılıp çalışılmadığına bakılmaksızın tebliğlerde belirlenen limiti aşması durumunda ödeme ve tahsilatın bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapacakları tabidir.
Barter, geliştirilmiş bir takas sistemidir.İhtiyaç olan mal veya hizmetin satın alınarak, bedelinin yine mal veya hizmetle geri ödendiği sistemin adıdır. Barter sadece üyelik sistemiyle çalışmakta olup barter üyeleri sistem içerisinden istedikleri mal veya hizmeti alarak bedelini belirlenen süre içerisinde (9-12 ay) istedikleri zamanda kendi mal veya hizmetleriyle ödemektedirler. Barter Sistemi, firmaların bir araya gelerek oluşturduğu bir pazardır ve Barter Pazarı’nı oluşturan firmaların arzları ve talepleri ile işler.
Barter sistemi ile satış yapan firma ürününün bedeli kadar barter sisteminden alacaklı olur ve alacağını sistemden mal veya hizmet satın alarak tahsil eder. Dolayısıyla sistemin işleyişi ayni olduğundan bir başka deyimle nakit akışı bulunmadığından bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilecek bir işlem olmadığı açıktır.
Nakit dönüşümü sistemin normal işleyişinde yer almaz ancak firmalar on iki aylık sürede ödeme yapamaz ise borcu belli bir para cinsinden nakden ödenir. İşte bu aşamada ödeme ve tahsilat bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapılmalıdır.
Sermaye piyasası aracı kurumlarında, Yetkili döviz müesseselerinde, Noterlerde, Tapu idarelerinde yapılan işlemlerde bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla tahsilat ve ödemenin aranmaması;
323, sıra nolu VUK Genel Tebliği ile yukarıda sayılan kurumlar aracığıyla yapılan işlemlerin tutarı ne olursa olsun bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bu kapsamda yapılan işlemlerin noter vasıtasıyla yapılması halinde ödeme kanalı şartı aranmayacaktır. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı verdiği 10.03.2004 özelgede “Alacağın Borçlar Kanununun 162’nci maddesine göre düzenlenen temlik sözleşmesi ile bir başkasına devir edilmesi halinde sözkonusu temlik sözleşmesinin noterde düzenlenmesi koşulu ile yapılacak borç ödemesinin banka, özel finans kurumu veya PTT aracı kılınmadan tevsik edilmesi mümkün olduğu” yönünde görüş bildirmiştir.
Örneğin, noterde yapılan kira sözleşmesine, taahhüt işlemine, satış işlemlerine vs. ilişkin ödeme ve tahsilatların banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla gerçekleştirme zorunluluğu bulunmamaktadır.
GENEL DEĞERLENDİRME
Her ne kadar mükerrer 257’nci maddesinin 2. fıkrasına ilişkin olarak 320,323,324 ve 334 sıra nolu VUK Genel Tebliğleri ile belli bir miktarı aşan ödeme ve tahsilatların bankalar, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapılma zorunluluğu getirilmişse de mükelleflerin yaptıkları ödemeleri yukarıda yazılı kanallarla gerçekleştirmeleri halinde bir çok sorumluluktan (Ticari hayatta karşılaşılan borç-alacak ilişkilerinden KDV Kanunu 11.maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluğa kadar) kurtulacakları açıktır. Bu sebeple ticari nitelikte yapılan tüm ödeme ve tahsilatların banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla yapılması mükelleflerin lehinde olacaktır.
Ödeme ve tahsilatların banka, özel finans kurumları ve PTT aracılığıyla yapılma zorunluluğu getirilmesi ekonominin kayıt altına alınması için büyük önem arzetmektedir. Ancak kayıt dışı ekonomi ile mücadelede önemli bir adım olarak görülebilecek 320 seri nolu genel tebliğle dar kapsamda tutulan tevsik torunluluğu olmayan ödeme ve tahsilatların daha sonra çıkarılan tebliğlerle genişletilmesi bu alanda önemli bir kan kaybı yaratmıştır.