I.GİRİŞ
Vergi hukukunda, vergi uyuşmazlıklarının yargıya intikal etmeksizin, idari aşamalarda çözümlenmesine olanak sağlayan uygulamalardan birisi de pişmanlık ve ıslah müessesesidir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 371. maddesinde düzenlenen pişmanlık ve ıslah müessesesi; beyana dayanan vergilerde, mükelleflerin vergi ziyaı cezasını gerektiren kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesidir.Pişmanlık talebinde bulunan mükelleflere belli şartlar dahilinde vergi ziyaı cezası kesilmez ve kaçakçılık suçu cezasına hükmolunmaz.
Bu düzenleme ile herhangi bir şekilde vergi ziyaına neden olarak vergi kanunlarını ihlal eden mükellefleri vergi sistemi içinde tutabilmek ve hazinenin vergi kaybını önlemek için onlara pişmanlıkla bu fiillerini bildirme ve daha önceki beyanlarını düzeltme imkanı sağlanmıştır.
Pişmanlık ve ıslah müessesinin genel esasları ve uygulamada özellik arz eden hususlar yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
II.PİŞMANLIK VE ISLAH MÜESSESESİNİN GENEL ESASLARI
A- Pişmanlık Uygulamasının Geçerli Olduğu Vergiler
Pişmanlık, beyan üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen bütün vergiler için geçerlidir. İdarece tarh edilmesi gereken vergiler ile tahakkuku tahsile bağlı vergiler için pişmanlık hükümleri uygulanmaz.Bu çerçevede Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, bu vergilere bağlı fon ve benzeri alacaklar, Banka ve Sigorta Muamele Vergisi için pişmanlık ve ıslah hükümleri uygulanmakla birlikte, motorlu taşıtlar vergisi için pişmanlık talebinde bulunmak mümkün değildir.
Yine sorumlu sıfatıyla verilmesi gereken beyannameler için de pişmanlık hükümlerinden yararlanılması mümkündür.
Gerek makbuz karşılığı ve gerekse istihkaktan kesinti yolu ile ödenen damga vergisi, mükellef veya sorumlularının beyanı üzerine tarh olunması dolayısıyla, pişmanlık ve ıslah kapsamına girerken, kağıtlara basılı damga konulmak suretiyle ödenen damga vergisi, pişmanlık ve ıslah kapsamı dışındadır.
Veraset ve intikal vergisinin pişmanlık hükümleri karşısındaki durumu özellik arz eder.Veraset ve intikal vergisinde mükellefiyet, beyanname verilmeyen haller ile beyanname verilmiş olmasına rağmen bazı malların beyannamede gösterilmemesi hallerinde, intikal eden malların idarece tespit olunduğu tarihte başlamaktadır.Vergi ziyaından söz edilebilmesi için kanuni süre ve bu sürenin bitiminden sonraki 15 günlük birinci ek sürenin geçmesinden sonra, mükelleflerin vergi dairesince yazı ile beyana çağrılmaları ve bu suretle kendilerine verilen ikinci 15 günlük ek sürede de beyanda bulunmamış olmaları gerekmektedir.
Mükellefin kendisine verilen ikinci ek sürede beyanda bulunması halinde, mükellefin beyanına göre gerekli tarhiyat yapılacak ve vergi ziyaı cezası ile gecikme faizi uygulaması yapılamayacaktır.Dolayısıyla bu durumda mükellefin, pişmanlık hükümlerine göre beyanname vermesi zaten söz konusu olmayacaktır.
Mükellefin kendisine verilen ikinci ek süreye rağmen beyanda bulunmaması halinde ise vergi ziyaı doğmuş olacaktır. Bu durumda mükellefin beyanname vermediği veya beyanname vermekle birlikte bazı malları beyan dışı bıraktığı vergi dairesince tespit edilmiş ve mükellefe bildirilmiş olduğundan, pişmanlık hükümlerinden yararlanılması mümkün olmayacaktır. Zira izleyen bölümde açıklanacağı gibi, VUK’un 371. maddesine göre pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için mükellefin kendiliğinden haber vermesi esas olup, ziyaa uğratılan verginin vergi dairesince tespit edilip, mükellefe bildirildiği hallerde pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Sonuç olarak her halükarda veraset ve intikal vergisinde pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
Emlak vergisi, beyana dayanan bir vergi olmakla birlikte, VUK’un 371. maddesinin son fıkrasında bu verginin pişmanlık ve ıslah kapsamında olmadığı açıkça belirtilmiştir.
VUK’un 2. maddesinde gümrük ve tekel vergilerinin bu kanun hükümlerine tabi olmadığı açıklanmıştır.Dolayısıyla bu vergilerle ilgili olarak pişmanlık hükümlerinden yararlanılamaz.
B-Pişmanlık Kapsamına Giren Suç Ve Cezalar
Pişmanlık hükmü, esas itibariyle teşekkülü vergi ziyaına bağlı suçlara ait cezaların uygulanmasını önler.Çünkü pişmanlık talebi ile ortadan kalkan sadece vergi ziyaıdır. Yani, pişmanlık talebinde bulunulması halinde vergi kanunlarına aykırı olarak yapılmış hareket (fiil) ortadan kalkmaz fakat vergi ziyaı meydana gelmemiş sayılır. Bu itibarla örneğin vergi beyannamesinin zamanında verilmemesi nedeniyle pişmanlıkla beyanname verilmesi halinde vergi ziyaı cezası kesilmez. Ancak pişmanlık, beyanname verilmemesi nedeniyle uygulanması gereken diğer yaptırımları önlemez.
Öte yandan VUK’un 359. maddesinde belirtilen fiiller kaçakçılık suçunu oluşturmaktadır. Söz konusu maddede belirtildiği gibi, kaçakçılık suçunu oluşturan fiilleri ilgili makamlara kendiliğinden bildirenler de pişmanlık hükümlerinden yararlanacak, kendilerine kaçakçılık cezası uygulanmayacaktır.Yine VUK’un 371. maddesine göre, VUK’un 360. maddesinde belirtilen iştirak suçunun işlenmesi halinde de pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmaktadır.
Pişmanlık hükmü gerek genel, gerek özel usulsüzlük cezalarının kesilmesini önlemez. Ancak kanuni süresi içinde beyanname verdikten sonra, pişmanlık talebiyle ek beyanname verilmesi halinde usulsüzlük cezası kesilmesi söz konusu olmaz.
C- Pişmanlık Ve Islah Talebinin Kabulü İçin Aranan Şartlar
VUK’un 371. maddesinde belirtilen pişmanlık ve ıslah hükmünden yararlanılabilmesi için pişmanlıkla ilgili şartlara uyulmuş veya bu şartların yerine getirilmiş olması gerekir.Bu şartların herhangi birine uyulmaması yada yerine getirilmemesi durumunda pişmanlık hükümlerinden yararlanılamaz.
Pişmanlık ve ıslah hükmünden yararlanılması için, uyulması veya yerine getirilmesi gereken şartlar aşağıdaki bölümlerde açıklanmıştır.
1.Suçun Tekemmülü (Vergi Ziyaının Doğmuş Olması)
Pişmanlık ve ıslah talebinde bulunabilmek için suçun tekemmül etmiş olması, başka bir ifadeyle vergi ziyaı meydana gelmiş olmalıdır. Ancak vergi kanunlarının ihlal edilmesi sonucu vergi ziyaı meydana gelmemişse pişmanlıktan yararlanılamaz. Bu nedenle, sonraki dönemlere devreden vergi bulunması veya geçmiş yıl zararlarının mahsubu gibi nedenlerle ödenmesi gereken bir vergi ve buna bağlı bir ceza ortaya çıkmaması halinde pişmanlık hükümleri uygulanmaz.
2.Pişmanlık Talebi Yapılması
Pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanabilmesi için, mükelleflerin kanuna aykırı hareketlerini kendiliğinden bir dilekçe ile haber vermeleri gerekmektedir. Ancak tutanağa geçirilip yazılı şekil alması halinde sözlü bildirimler de geçerlidir. Haber verme, dilekçe ile ilgili makamlara yapılmalıdır. Buna göre ilgilinin bağlı bulunduğu vergi dairesi başta olmak üzere, defterdarlık, valilik, kaymakamlık ve belediye başkanlığı gibi makamlara dilekçe ile başvurulması pişmanlık talebini geçerli kılar.
3.Haber Verme Tarihinden Önce Üçüncü Bir Şahıs Tarafından İhbarda Bulunulmamış Olması
Yasal süresi içinde tahakkuku yaptırılmamış olan vergilerle ilgili olarak pişmanlıktan yararlanılabilmesi için mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından herhangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla belgelenmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması gerekir.Bunun için ihbar dilekçesi veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır. Haber verme dilekçesinin ihbardan en az bir gün önce verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması gerekmektedir.
Gizli kalmış mükellefiyetlerde belli bir yıla ilişkin ihbarda bulunulması zamanaşımı süresi içindeki diğer yıllarda da pişmanlık talebinde bulunma olanağını ortadan kaldırır. Diğer hallerde de istisnai durumlar dışında, ihbar belli bir yıl için yapılmış olsa da, diğer yıllarla ilgili pişmanlığı geçersiz kılar.
Gelir unsurlarından biri hakkında yapılan ihbar, mükellefin diğer gelirleri nedeniyle pişmanlık talebinde bulunmasını engellemez. Yani mükellefin birden fazla gelir unsuru bulunur ve ihbar bunlardan yalnızca biri ile ilgili olursa, diğerleri için pişmanlık verilebilir.Ayrıca, şahsi gelirini kaçırdığı ihbar edilen bir kişinin sorumlu sıfatıyla ödemesi gereken vergiler için pişmanlık talebinde bulunması mümkündür.
Vergi incelemesi sırasında rastlanılan bir olayla ilgili olarak inceleme elemanınca inceleme talep edilmesi de ihbar sayılır.
4.Haber Verme Tarihinden Önce Mükellef Nezdinde Vergi İncelemesine Başlanılmamış veya Olayın Takdir Komisyonuna İntikal Ettirilmemiş Olması
Pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanacak olanların kanuna aykırı fiillerini kendiliğinden ilgili makamlara haber vermeleri tarihinden önce, kendileri nezdinde yetkili memurlarca herhangi bir vergi incelemesine başlanılmamış yada olayın takdir komisyonuna sevk edilmemiş olmasıdır.
Vergi Usul Kanunu’nda vergi incelemesine başlama kriterinin ne olduğuna dair net ve açık bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, 3787 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkında Kanunun ikinci bölümünde yer alan 4. maddede ve 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunun ikinci bölümünde yer alan 5. maddede; “Bu madde hükmüne göre incelemeye başlama; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mükellef nezdinde işe başlama tutanağının alınması, mükellefe davet veya defter ve belgelerin istenmesi yazısının tebliğ edilmiş olması, matrah tesisine yönelik tutanak düzenlenmesi yada defter ve belgelerin incelenmek üzere denetim elemanına teslim edilmesi hallerini kapsar.” hükmü bulunmaktadır.
Her iki kanuni düzenlemeye göre incelemeye başlama kriteri; vergi incelemesine başlandığının bir tutanakla tespit edilmesi, incelemeye davet yazısının (defter ve belgelerin ibrazı hakkındaki yazının) mükellefe tebliğ edilmiş olması veya defter ve belgelerin incelenmek üzere denetim elemanına teslim edilmiş olması halleridir. Mükellef veya yetkili kişinin imzasını taşıyan yazılı bir tespit olmadan incelemeye başlanılmış sayılmaz.
Konuya ilişkin olarak doğan ihtilaflarda Danıştay’ca;
“Mükellefe, bir yazı ile beyanname verilmeme nedeninin sorulmasının incelemeye başlama sayılmaz. ”
“İşyerinde yoklama tutanağı ile bir kısım hususların tespit edilmiş olmasının vergi incelemesine başlandığını göstermeyeceğinden, ilgilinin pişmanlıktan yararlanmasını engellemeyecektir .” şeklinde açıklamalar yapılmıştır.
İncelemeye başlama tutanağının tanzim tarihi veya incelemeye davet yazısının tebliği tarihinden sonra, konusu veya içeriği ne olursa olsun verilen beyannamelerin pişmanlıkla kabul edilmesi olanaksızdır. Zira, VUK’un 371. maddesinin 2. bendinde “her hangi bir vergi incelemesi” hükmüne yer verilmiş olması dolayısıyla, başlanılan vergi incelemesinin türü önemli değildir.Yani, vergi incelemesi ister tam, ister kısa veya sınırlı inceleme olsun yada gelir, kurumlar, katma değer vergisi ve diğer vergiler bakımından inceleme yapılsın, pişmanlık talebinin hükümsüz sayılmasını gerekli kılar. İnceleme pişmanlığı bütün vergiler yönünden keser. Burada aranan husus, haber verme tarihinin vergi incelemesine başlama tarihinden bir gün öncesi olması ve kayıtlara geçirilmesidir.
Takdir komisyonuna sevk durumunda ise yalnızca takdir konusu olan vergi yönünden pişmanlıktan yararlanmak mümkün değilken, takdir konusu olmayan vergiler için pişmanlıktan yararlanmak mümkündür.
D- Pişmanlık Ve Islah Talebinin Kabulünden Sonra Uyulması Gereken Şartlar
1.Hiç Verilmeyen Beyannamelerin On Beş Gün İçinde Verilmesi
Pişmanlıkla verilen dilekçe hiç beyanname verilmemiş olan bir durumla ilgili ise; beyannamenin, pişmanlık talebine ilişkin dilekçenin verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde verilmesi gereklidir.
Beyanname belirtilen süre içinde elden verilebileceği gibi posta ile de gönderilebilir. Taahhütlü olarak gönderilen beyannameler, postaya verildiği tarihte vergi dairesine verilmiş kabul edilecek, adi posta ile gönderilen beyannameler ise, beyannamenin vergi dairesine ulaştığı ve kayıtlara intikal ettirildiği tarih dikkate alınacaktır.15 günlük sürenin hesabında bu hususun göz önünde bulundurulması gerekir.
2.Eksik Ve Yanlış Beyanların On Beş Gün İçinde Tamamlanması
Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının, haber verme dilekçesinin verildiği tarihten itibaren 15 günlük süre içerisinde tamamlanması veya düzeltilmesi gerekir. Bu durumda pişmanlıkla verilen beyanname üzerindeki matrah esas alınarak hesaplanan vergiden, önceki eksik veya yanlış yapılan vergi beyanı üzerinden hesaplanan vergi mahsup edilir, önceki beyannameye göre hesaplanmış olan vergiler mahsup edilir.
3.Haber Verilen Vergilerden Ödeme Süresi Geçmiş Olanların Pişmanlık Zammı İle Birlikte Ödenmesi
Pişmanlık talebinde bulunan mükelleflerin haber verme tarihinden başlayarak 15 günlük süre içinde, haber verdiği vergilerden ödeme vadesi geçmiş olanları, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51. maddesinde belirtilen gecikme zammı oranında hesaplanacak olan pişmanlık zammı ile birlikte ödemesi gerekmektedir. Vergi aslı veya pişmanlık zammı, bu süre içinde ödenmez veya eksik ödenirse, pişmanlık talebi geçerli olmaktan çıkar, cezalı tarhiyat yapılır.
Haber verme tarihinde ödeme vadesi geçmemiş taksitler ise kanuni vadesinde ödenir.
III.PİŞMANLIK VE ISLAH UYGULAMASINDA ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR
A-Vergiye Tabi Matrah Bulunmaması
Pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanılarak verilen beyannamede zarar gösterilmesi yada gelir gösterilmesine rağmen vergiye tabi herhangi bir matrah belirlenememesi halinde pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren haller bulunmayacağından; mükellef talebinin kabulü ile pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Aksine bir uygulama müessesenin kabul ediliş amacıyla bağdaşmamaktadır. İdare ancak vergi ziyaı doğduğu zaman pişmanlıktan yararlanmayı kabul etmektedir.
Nitekim vergi idaresince konuya ilişkin olarak yayımlanan 238 seri nolu VUK Genel Tebliğinde, pişmanlıkla verilen beyannamelerde zarar beyanı veya mahsuplar nedeniyle ödenecek verginin bulunmaması halinde, pişmanlık talebinin kabul edilmeyeceği açıklanarak uygulamaya yön verilmiştir.
Danıştay’ın bu konudaki görüşleri Maliye Bakanlığı ile aksi yöndedir. Zira çeşitli Danıştay kararları; pişmanlık talebiyle verilen beyannamede matrah bildirilmemesi yada beyan edilen matraha vergi isabet etmemesi, pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına engel bulunmadığı yönündedir. (Danıştay 11.D.02.10.1995 tarih ve Esas No: 1995/1155 Karar No: 1995/3903, Danıştay 4. D. 02. 10. 1995 tarih ve Esas No: 1995/2170 Karar No: 1995/3774)
B- Beyana Çağrı Mektubunun Pişmanlık Ve Islah Uygulamasına Etkisi
Beyana çağrı mektubu gönderilen mükelleflerin pişmanlıktan faydalanıp faydalanamayacağı konusu uygulamada mükelleflerle idare arasında ihtilafa yol açan konulardan biridir.
Vergi Daireleri İşlem Yönergesinin 52. maddesinde; ‘beyana çağrı mektubunun gönderilmesi (olayın takdire sevk edilmemiş olması veya vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından vergi incelemesine başlanılmamış olması şartıyla) pişmanlık ve ıslah hükümlerine göre verilecek beyannamelerin kabulüne engel değildir’ denilmektedir. Öte yandan beyana çağrı mektubunun tebliğinden itibaren idarece belirlenen süre içinde beyannamenin verilmemesi halinde, derhal takdire veya incelemeye sevk işleminin yapılması gerektiği aynı şekilde hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla beyana çağrı mektubunun tebliğinden sonra idarece belirlenen süre içinde beyannamenin verilmesi halinde pişmanlık ve ıslah hükümlerine göre kabul edileceği açıktır.Bununla birlikte, beyana çağrı mektubunun tebliği ile verilen sürenin geçmesi durumunda, idare olayı takdir komisyonuna veya incelemeye sevk işlemini yapmamış ise pişmanlıkla verilen beyannamelerin kabulü gerekir. Zira, yasada takdire sevk işleminin yapılması veya vergi incelemesine başlanılması veya ihbar dışında pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanmayı engelleyen başkaca bir koşul mevcut olmadığından, Vergi Daireleri İşlem Yönergesinde, süre bitimini müteakip derhal takdire sevk yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
C- Pişmanlık Beyannamelerinin İhtirazi Kayıtla Verilmesi
VUK’un 378. maddesinde, mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları hükme bağlanmış ise de, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/3 maddesinin ‘… İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar tahsil işlemini durdurmaz.’ hükmünün incelenmesinden, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı dava açılabileceği, dolayısıyla yükümlülerin beyan ettikleri matraha ilişkin olarak ihtirazi kayıt koymalarının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, pişmanlık hükümlerine göre verilen beyannamelere ihtirazi kayıt şerhi konulmasına da hukuki ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Nitekim, konuya ilişkin Danıştay değerlendirmesi de bu yönde olup, pişmanlıkla verilen beyannamelere ihtirazi kayıt konulmasının mümkün olduğu yönünde verilmiş yargı kararları mevcuttur.
D-Vergi İdaresinin Bankalardan Aldığı Bilgilerin Pişmanlık Hükümleri Açısından Değerlendirilmesi
Maliye Bakanlığı’nca yayımlanan 1999/4 Seri No’lu VUK İç Genelgesinde, GVK’nın 75/5-7-12 ve 14. maddesinde sayılan gelirleri elde edenlerin, bu gelirleri elde ettikleri bankalardan bilgi alındığı, dolayısıyla bu durumda olup, daha önce gelir vergisi beyannamesi vermeyenlerin pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir.
Bahse konu genelgeye göre, bu gibiler adına 1998 yılına ilişkin olarak kusur cezalı tarhiyat yapılacaktır.Ancak idareye bildirilen mükelleflerin bankalarca ihbar edildiği ve bu nedenle pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacakları yönündeki uygulama yasal açıdan tartışmalıdır. Zira bankalar bu kişileri ihbar etmemekte, aksine yasal bir zorunluluğu yerine getirmektedirler.Öte yandan idarenin bankalardan bilgi alması vergi incelemesine başlandığını göstermez. Bu nedenle vergi incelemesine başlanıldığı gerekçesiyle pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması da söz konusu olamaz.
Sonuç olarak idare belirtilen hallerde pişmanlık uygulamasını kabul etmemektedir. Ancak ihtilaf konusu yapılması halinde, idari yargının farklı bir değerlendirme ile pişmanlık hükümlerinin uygulanması yönünde karar vermesi mümkündür.
E-Yeminli Mali Müşavirlerce Düzenlenen Raporlar Üzerine Pişmanlık Uygulaması
Yeminli Mali Müşavirler tarafından yazılan raporlar; Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğine göre, iade açısında vergi inceleme raporu sayılmakla birlikte, Vergi Usul Kanunu açısından vergi inceleme raporu olmadığı için, pişmanlık hükümleri açısından; YMM tarafından yapılan inceleme, mükellef nezdinde yapılan bir inceleme olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla Katma değer vergisi iadesini YMM raporuyla alan mükelleflerin, iade taleplerine ilişkin olarak düzenlenen YMM raporlarında mükellefin iadesini talep ettiği miktarın uygun bulunmaması halinde pişmanlık taleplerinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Ancak YMM raporunun düzenlenerek vergi dairesine teslim edilmesinden sonra ne zamana kadar pişmanlık dilekçesinin verileceği konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte YMM raporunun vergi dairesi kayıtlarına girdiği ana kadar pişmanlık talebi kabul edilmelidir. Nitekim vergi idaresi de,
“… adı geçen şirketin ilgili dönem kayıtlarının yeminli mali müşavirce incelenmesi sonucu düzenlenen raporun vergi dairesinin bilgisi dahiline girmeden önce, mükellef tarafından verilen 16.02.1998 günlü dilekçe ile ekindeki beyannamenin pişmanlıkla kabul edilmesi mümkün bulunmaktadır. ” Yönünde görüş bildirmiştir.
IV.SONUÇ
VUK’un 371. maddesinde düzenlenen pişmanlık ve ıslah müessesesi, emlak vergisi hariç olmak üzere beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere anılan madde yer alan kayıt ve şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmemesini düzenlemektedir.Öte yandan VUK’un 359. maddesinde belirtilen kaçakçılık suçlarını işleyenler ve anılan kanunun 360. maddesinde belirtilen iştirak suçunu işleyenler hakkında da pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmaktadır.
Vergi suç ve cezalarını ortadan kaldıran idari bir çözüm yolu olan bu müessese ile kanun koyucu, vergi kanunlarına aykırı hareket etmek suretiyle vergi ziyaına sebebiyet veren mükelleflere yeni bir fırsat tanıyarak, kimi koşullarla ceza uygulamasından vazgeçmekte ve böylece mükelleflerin vergi ziyaına neden olan kanuna aykırı eylemlerini vergi dairesine bildirmeye özendirmekte ve vergi kayıp ve kaçaklarının azaltılmasını amaçlamaktadır.
Gerek vergi idaresi gerekse mükellefler açısından birçok olumlu neticeleri olan pişmanlık ve ıslah müessesesi, mevcut düzenlemeler ile sorunsuz bir şekilde uygulanmakla birlikte, vergi idaresi tarafından yeni düzenleme getirilmesi gereken noktalar da bulunmaktadır.
Süleyman ASLIİPEK
Vergi Denetmeni
Yararlanılan Kaynaklar
KIZILOT, Şükrü, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, 1. Baskı Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999.
ÖZBALCI, Yılmaz, Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, Ankara 2001.
EROĞLU, Nurettin, Açıklamalı ve İçtihatlı Vergi Usul Kanunu, 2. Baskı, Ankara 1995
ÖZYER, M. Ali, Vergi Usul Kanunu Uygulaması, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayınları 1. Baskı, İstanbul, 2001.
ÜREL, Gürol, ” Pişmanlık ve Islah”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 98 , Şubat 2001
Garip AYAZ-Erdal Dönmez. “Vergi İdaresinin Bankalardan Aldığı Bilgiler Pişmanlık ve Islah Hükümlerinden Yararlanmayı Engeller Mi?”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 81, Eylül 1999
ATAY, Tezcan, “Pişmanlıkla Verilen Geçici Vergi Beyannamelerinde Pişmanlık Zammının Nasıl Hesaplanacağı Sorunu”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 123, Mart 2003
SEVİĞ, Veysi, “Pişmanlıkla Verilen Beyannamelere İhtirazi Kayıt Konulması”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 120, Aralık 2002
Danıştay Kararları
Maliye Bakanlığı Özelgeleri
Vergi Daireleri İşlem Yönergesi (Otomasyonlu Vergi Daireleri) Aralık/2000