GİRİŞ
Geçici iş göremezlik ödeneği sigortalıların iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık nedenleriyle çalışamadıkları sürede uğradıkları gelir kayıplarını telafi etmek amacıyla kendilerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen parasal yardımdır.
Bu çalışmada gececi iş göremezlik ödeneği konusu ücretsiz izne ayrılan sigortalılar açısından ele alınacaktır.
5510 SAYILI YASADA GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİ
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun[1]“Geçici İş Göremezlik Ödeneği” başlıklı 18 inci maddesine göre;
Kurumca[2]yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla;
Mezkûr Kanunun madde 4/1-a’ya tabi yani eski tabirle SSK’lı sigortalılar ile 5 inci maddede ifadesini bulan Bazı Sigorta Kollarının Uygulandığı sigortalılardan hastalık sigortasına tabi olanların hastalık sebebiyle iş göremezliğe uğraması halinde, iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartıyla geçici iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için,
Yine Mezkûr Kanunun madde 4/1-a’ya tabi yani eski tabirle SSK’lı sigortalılar ile madde 4/1-b’ye tabi yani eski tabirle Bağ-Kur’lu sigortalılardan söz konusu maddede belirtilenlerden muhtarlar ile aynı bendin alt bentlerinde belirtilen, ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olan veya gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olan veyahut da tarımsal faaliyette bulunan sigortalı kadının analığı halinde, doğumdan önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki haftalık süre ilâve edilerek çalışmadığı her gün için, Kurumca geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi hükmü öngörülmektedir.
İŞ KANUNUNDA İZİN SÜRELERİ
4857 sayılı İş Kanununun[3]53 ila 62 inci maddeleri işçilere verilecek izin konusunu düzenlemektedir. Konuyla ilgili olarak ayrıca Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği[4] başlığı altında ikincil bir düzenleme de bulunmaktadır. Bu düzenlemelere dayanan yıllık ücretli izin sürelerinin hesaplamalarda nazara alınması gerekmektedir. Ancak Kanuni zorunluluk dışında “gerek toplu iş sözleşmeleri” ile gerekse “yönetmelik” gibi genel düzenleyici tasarruflarla, bu durumda veya başka nedenlerle daha uzun bir süre ücretsiz izin verilmesine engel bulunmamaktadır. Ancak Kanuni zorunluluk dışında sigortalıların isteği üzerine veya işverenlerce verilen ve herhangi kanuni bir dayanağı bulunmayan ücretsiz izin sürelerinin ise kanımızca, Kurum tarafından kabulü mümkün değildir.
4857 sayılı İş Kanununun “Yıllık Ücretli İznin Uygulanması” başlıklı 56 ncı maddesine göre yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez. Bu izinin 53 üncü maddede gösterilen süreler için işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur. Yine mezkûr kanun maddesinin ikinci fıkrasına göre ise 53 üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebilir.
Söz konusu maddenin devamında ise aynen:“ İşveren tarafından bir yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez.
Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.” Denilmektedir.
Buna göre, İş Kanununun 56 ncı maddesine göre yıllık ücretli izinlerini işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren tarafından toplam dört güne kadar ücretsiz izin verileceği, 74 üncü maddede ise, isteği halinde doğum yapan kadın işçiye, on altı veya on sekiz haftalık sürenin tamamlanmasından sonra altı aya kadar ücretsiz izin verileceği öngörülmüş ve Kanunda bu sürelerin haricinde ücretsiz izin düzenlenmesine yer verilmemiştir.
Bu nedenle, ücretsiz izin sürelerinin yukarıda belirtilen madde hükmünde belirtildiği üzere Kanuni bir dayanağının olması gerekmektedir.
Ayrıca, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin[5]“Aylık Prim Hizmet Belgesi” başlıklı 102 inci maddesinin 12 inci bendinin (b) alt bendine göre ücretsiz veya aylıksız izinli olduğunu kanıtlayan izin belgesinin süresi içinde Kuruma verilmesi gerekmektedir.
ÖRNEK:
Bir sigortalının kendi isteği ile çalıştığı iş yeri işverenine doğum öncesi hamileliğinin zor geçtiğini belirterek, işvereninden 2 hafta (14 gün) ücretsiz izin aldığını düşünelim. Ayrıca bu ücretsiz izninin sonunda doğum öncesi veya hastalık istirahatinin başladığını varsayalım. Söz konusu ücretsiz izninin yasal bir dayanağının bulunmadığı yukarıdaki izahlardan anlaşılmaktadır. Bu nedenle sigortalıya doğum öncesi ve sonrası için ya da hastalığı nedeniyle istirahatli bırakıldığı günlere ait geçici iş göremezlik ödeneği Kurumca ödenmeyecektir. Zira 5510 sayılı Kanunun 9. Maddesinde,
“Hastalık ve analık hükümlerinin uygulanmasında sigortalılık;
a) İlgili kanunlar gereği sigortalının ücretsiz izinli olması, greve iştirak etmesi veya işverenin lokavt yapması hallerinde, bu hallerin sona ermesini,
b) Diğer hallerde ise birinci fıkrada belirtilen tarihleri, takip eden onuncu günden başlanarak yitirilmiş sayılır.” Denilmektedir.
Bu bağlamda örneğimizdeki sigortalı 2 haftalık (14 günlük) ücretsiz izninin onuncu gününden itibaren sigortalılık niteliğini kaybedecektir. Buna bağlı olarak sigortalı doğum öncesi ve sonrası için ya da hastalığı nedeniyle istirahatli bırakıldığı günlere ait geçici iş göremezlik ödeneği alamayacaktır.
SONUÇ
Ücretsiz izin uygulaması, çalışma hayatında Kanuni haller dışında da çokça başvurulan bir uygulamadır. Aslında adına “ücretsiz izin” denilse de kanuni dayanaktan yoksun olarak tarafların (işçi-işveren) karşılıklı anlaşmak suretiyle uyguladıkları bu izin süreleri 5510 sayılı yasa karşısında “ücretsiz izin” olarak değerlendirilmemekte, bunun sonucunda da kişiler, bilhassa, hastalık ve analık sigortasının sağladığı haklar konusunda mağdur olmaktadırlar. Bu nedenle hastalık ve analık hallerinde ücretsiz izin konusu ayrı bir önem arz etmektedir. Zira 5510 sayılı Kanunun 9. Maddesine göre Hastalık ve Analık hükümlerinin uygulanmasında sigortalılık hali, ilgili kanunlar gereği ücretsiz izinli olunması, greve iştirak edilmesi veya işverenin lokavt yapması hallerinde, bu hallerin sona ermesini, diğer hallerde ise mezkûr maddenin birinci fıkrasında belirtilen tarihleri takip eden onuncu günden başlayarak son bulmuş olmaktadır. Bu bağlamda sigortalıların, hastalık ve analık hallerinde ilgili kanunda belirtilen durumlar dışında ücretsiz izin kullanmamaları yararlarına olacaktır. Aslında, daha doğrusu, yasa koyucunun bu tür mağduriyetleri önleyici düzenlemeler yapmasıdır.
[1]31.05.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[2]Çalışmanın tamamında “Kurum” ibaresinden Sosyal Güvenlik Kurumu kastedilmektedir.
[3]10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[4]03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
[5]12.05.2010 tarih 27579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.