1. GİRİŞ:
Bilindiği üzere, 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun, 13.11.2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilip, 22.11.2008 tarih ve 27062 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kamuoyunda Varlık Barışı olarak adlandırılan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’un amacı, söz konusu Kanunun 1’inci maddesinde; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamak olarak belirtilmiştir.
2. 5811 SAYILI VARLIK BARIŞI KANUNUNUN SERENCAMI
Hükümet yetkilileri tarafından çeşitli defalar vergi affının[1]gündemlerinde olmadığı beyan edilmiş olmasına rağmen, bütün dünyayı derinden etkileyen global ekonomik krizin Türkiye ekonomisi ve buna bağlı olarak vergi gelirleri üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi bir nebze olsun hafifletmek ve mükellefleri rahatlatmak, aynı zamanda ekonomiyi de canlandıracak bir hamlede bulunulması gerekiyordu ve 5811 sayılı Kanunun yasalaştırılması ve süresinin iki defa uzatılması ile bu hamle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Söz konusu Kanun uyarınca; 01.10.2008 tarihi itibariyle sahip olunan ancak işletme kayıtlarında yer almayan kıymetlerin işletme kayıtlarına intikal ettirilmesi durumunda; inceleme sonucunda bulunacak matrah farklarından, kayıt içine alınan tutarların indirilmesi şeklinde özetlenebilecek bir koruma sağlanmaktaydı. Sahip olunan ve Kanun kapsamına giren varlıkların 02.03.2009 tarihine kadar beyan edilmesi, yurtdışından sağlanan varlıklar için %2 yurtiçinden sağlanan varlıklar için %5 vergi ödenmesi söz konusu Kanun hükümlerinden yararlanmanın bir diğer koşuluydu.
Daha sonra “5917 sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun[2]” 44. 45. ve 46. maddelerinde yapılan düzenlemelerle 02.03.2009 tarihi itibariyle sona eren yasanın uygulama süresi uzatılarak kapsamı genişletilmiştir. Ayrıca söz konusu Kanun ile bildirim ve beyanlara ilişkin kanunun uygulama süresini 31.12.2009 tarihine kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Bakanlar Kurulu da kendisine tanınan bu yetkiyi kullanarak 29.09.2009 tarihli ve 2009/15456 sayılı kararı[3]ile, 5811 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen bildirim ve beyan sürelerini, 31.12.2009 tarihine kadar (bu tarih dahil olmak üzere) uzatmıştır.
Böylece söz konusu Kanun kapsamında beyan edilen varlıklar nedeniyle “nereden buldun?” şeklinde bir inceleme yapılmayacaktır. Vergi incelemeleri sonucu bulunacak matrah farklarından, bu Kanun kapsamında beyan edilecek tutarlar mahsup edilecek ve varsa kalan tutar için tarhiyat yapılacaktır. Dolayısıyla bu Kanun kapsamında beyanda bulunup diğer şartları da yerine getiren mükellefler, 01.01.2004–31.12.2007 dönemlerine ilişkin olarak güvence sağlamış olacaklardır.
Bu Kanunda yapılan değişiklik ve süre uzatımı sonucu beyanda bulunanlardan 19.06.2009 tarihinden önce haklarında vergi incelemelerine başlanmış olanlar, bu incelemelerle ilgili olarak Kanunun matrah mahsubuna ilişkin hükmünden yararlanamazlar. Varlık Barışı Kanun Tasarısının ilk halinde, devam eden incelemeler tasarının kapsamı dışında bırakılmıştı. Nitekim bu durum Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda fark edilmiş ve devam eden incelemeler de kapsama dahil edilmişti. Böylelikle, inceleme aşamasında olan, on binlerce mükellefin de bu yasadan yararlanmasına olanak sağlanıyordu. Ancak, tasarının Meclis’te görüşülmesi sırasında verilen önerge ile devam eden ve on binlerce mükellefi ilgilendiren incelemeler, kapsam dışı bırakılmıştı[4]. Ancak daha sonra 5917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile, 01.01.2008 tarihinden önceki dönemler için 19.06.2009 tarihinden sonra başlayan vergi incelemelerinde tespit edilecek matrah farkındanmahsup olanağını sağlanmıştır.
5917 sayılı Kanun ile getirilen en önemli değişiklik; indirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup imkanı tanınmış olmasıdır. Söz konusu Kanunun 46. maddesi ile 5811 sayılı Kanuna Geçici 3 ve 4. maddeler eklenmiştir. Söz konusu maddeler ile yapılan değişiklikler sonucunda sahte belge kullanımı (KDV indirimi reddi) nedeniyle ortaya çıkan vergi farkları da varlık barışı kapsamına alınarak sahte belge düzenleyenler lehine olan avantajlı durum ortadan kaldırılmıştır. Buna göre indirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedel olacaktır. Sahte ve muhteviyat itibariyle yanıltıcı belge kullandığı yönünde tespit bulunan ve bu nedenle bu tür belgedeki katma değer vergisi indirimi reddedilen mükellefler de, “Varlık Barışı” kapsamında beyan ettikleri ve vergisini ödedikleri varlıklara ait değerden bu tutarları indirebileceklerdir. Örneğin sahte belge kullanımı nedeniyle 18.000 TL katma değer vergisi indirimi reddedilen mükellef, bu indirimin matrahı olan 100.000 TL’yi Kanun kapsamında beyan ettiği tutardan indirmek suretiyle, 18.000 TL katma değer vergisini cezalı olarak ödemekten kurtulacak, sadece yurtdışından sağlanıp beyan edilen varlıklar için 2.000 TL (%2), yurtiçinden sağlanıp beyan edilen varlıklar için 5.000 TL (% 5) vergi ödeyecektir.
Bu Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle, bu varlıkların kaynaklarına ilişkin olarak hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Ancak, diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan 1.1.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılır. İndirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir. Şu kadar ki, indirimi reddedilen vergiye ilişkin bedelin tespit edilememesi halinde mahsup edilecek matrah tutarı, KDV oranı dikkate alınarak hesaplanır. Dolayısıyla bu kanun kapsamında beyan edilen tutalar üzerinden tarh edilen vergilerin mükellefler tarafından süresinde ödenmemesi halinde yasa hükümlerinden yararlanma imkanı ortadan kalkmaktadır.
5811 sayılı Kanunun mükellefler lehine getirdiği en önemli kolaylık, mükellefler tarafından Kanunda belirtilen şartların yerine getirilmesiyle birlikte beyan edilip vergisi ödenen tutarların vergi incelemelerinde tespit edilecek matrah ve vergi farkındanmahsup imkanı tanımasıdır. Kısaca 29.09.2009 tarihli ve 2009/15456 sayılıBakanlar Kurulu Kararı ile 31.12.2009 tarihine kadar uzatılan ve 01.01.2008 tarihinden önceki dönemler için ilerleyen yıllarda yapılması muhtemel veya 01.01.2008 tarihinden önceki dönemler için 19.06.2009 tarihinden sonra başlayan vergi incelemelerinde tespit edilecek matrah farkındanmahsup olanağını sağlayan 5811 sayılı Varlık Barışı Kanununun hükümlerinden mükelleflerin yararlanıp, gerekli şartları yerine getirdikten sonra beyan ettikleri tutarlar üzerinden yurtdışından sağlanan varlıklar için %2, yurtiçinden sağlanan varlıklar için %5 oranında hesaplanan bir vergiyi ödedikleri takdirde,ileride ödemek zorunda kalabilecekleri daha fazla bir vergi ile vergi ziyaı cezasından ve Vergi Usul Kanunu’nun 359/b bendi gereğince 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmak üzere haklarında ilgili savcılığa suç duyurunda bulunulması ve bunun sonucunda ortaya çıkabilecek hürriyeti bağlayıcı bir ceza riskinden kurtulabileceklerdir.
3. VARLIK BARIŞI KANUNU İLE İLGİLİ SERMAYE ARTIRIMI SORUNU
5811 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin 2’inci fıkrasında; “Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 1.6.2009 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında işletmenin özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 30/9/2009 tarihine kadar Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle vergi dairelerine beyan edilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümlerine göre 213 sayılı Kanun uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunur ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave olunur. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz. Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırırlar, bunlar için ayrıca diğer şartlar aranmaz.” hükmü yer almaktadır.
Öte yandan 5811 sayılı Kanun uyarınca yapılan bildirim veya beyanlar dışındaki diğer nedenlerle yapılacak vergi incelemeleri sonucunda, 31.12.2009 tarihinde zamanaşımına uğrayacak 2004 takvim yılına ilişkin olarak bulunan matrah farklarından anılan Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesinin gerekmesi halinde, bu Kanunda yer alan Türkiye’ye transfer etme, sermayeye ekleme ve vadesinde ödeme şartlarının önem arz etmesi nedeniyle, ilgili yıla ilişkin matrah farklarından beyan edilen tutarların mahsubu işleminde ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek ve uygulama birliğini sağlamak amacıyla, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 09.12.2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.03.50/5048 sayılı 2009/2 Sıra No’lu 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun İç Genelgesi yayınlanmıştır. | |
Söz konusu İç Genelgenin “2. 2004 Takvim Yılına İlişkin Olarak Yapılan Vergi İncelemeleri Sonucu Bulunan Matrah Farklarında Mahsup Uygulaması” başlıklı bölümünde; “31/12/2009 tarihinde zamanaşımına uğrayacak 2004 takvim yılına ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarından, 5811 sayılı Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesinin gerekmesi halinde, söz konusu döneme ilişkin olarak düzenlenecek vergi inceleme raporlarında, öncelikle hakkında inceleme yapılan mükelleflerce 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirim veya beyanda bulunulduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, yerine getirilmesi 31.12.2009 tarihi sonrasına sarkan,
– Bildirilen veya beyan edilen yurt dışı varlıkların Türkiye’ye transfer edilmesi, – Beyan edilen yurt içi varlıklara ait fon hesabının sermayeye eklenmesi ile -Bildirim veya beyanlar üzerine tarh edilen vergilerin vadesinde ödenmesi şartları dışında, mahsup uygulaması için gerekli olan diğer şartların sağlanıp sağlanmadığı hususları da tespit edilecektir. |
2004 hesap dönemine ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarından anılan Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıkların mahsubu için gerekli olan söz konusu şartların 31.12.2009 tarihi itibarıyla yerine getirilememiş olması halinde, bu şartlar gerçekleşmeden mahsup işleminin yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, 2004 hesap dönemine ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarında önerilen matrah farkları üzerinden, 31.12.2009 tarihine kadar bahse konu şartları gerçekleştiremeyecek mükellefler hakkında, 5811 sayılı Kanun uyarınca herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın ilgili vergi dairesince gerekli tarhiyatların yapılarak vergilerin tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir” denilmektedir.
Aynı İç Genelgenin “2.1. Yapılan Tarhiyatlara İlişkin Vergilerin Kesinleşmesi Durumunda Mahsup İşlemi”başlıklı bölümünde ise; “2004 hesap dönemine ilişkin olarak düzenlenen vergi inceleme raporlarına göre önerilen tarhiyatlar üzerine, vergi dairelerince herhangi bir mahsup işlemi yapılmaksızın tarh edilen vergilerin kesinleşmesi halinde,
– Anılan Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bildirilen veya beyan edilen yurt dışı varlıkların süresi içinde Türkiye’ye transfer edilmesi ve aynı maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi,
– Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca beyan edilen varlıklara ilişkin özel fon hesabına alınan tutarların altı ay içinde sermayeye ilave edilmesi ve aynı maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi şartlarının gerçekleşmesine bağlı olarak 31.12.2009 tarihinden önce yapılan tarhiyatlar üzerine tarh edilen vergilerin 5811 sayılı Kanun uyarınca bildirilen veya beyan edilen tutarlara isabet eden kısmı, Vergi Usul Kanununun 126’ncı maddesinin (a) bendinde yer alan süre içinde ilgili vergi dairelerince anılan Kanunun düzeltme hükümlerine göre düzeltilecektir” ifadelerine yer verilmiştir.
Ayrıca İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 5811 sayılı Kanun ile ilgili olarak yayınlanan 2009/6 No’lu Tamimde ise;”…19.06.2009 tarihinden sonra başlanılan vergi incelemeleri ile ilgili olarak;
-İnceleme tamamlanmadan Kanun kapsamında beyanda bulunulması halinde bu tarihe kadar beyan edilen tutarların mahsubu inceleme elemanınca değerlendirilecektir.
– İnceleme tamamlandıktan sonra vergi dairesince gerekli tarhiyatlar yapılıncaya kadar Kanun kapsamında beyanda bulunulması halinde ise, mahsup talebi şartların varlığı incelenerek dikkate alınacaktır.
– Söz konusu inceleme raporları üzerine gerekli tarhiyatlar yapıldıktan sonra, Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar ise, bu inceleme sonucu bulunan matrah farklarından mahsup edilmeyecektir.” denilmektedir.
4. ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE ARTIRIMI
Sermayeartırımı; bir şirketin esas sermayesine karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri ödendikten sonra genel kurul kararı ile yeni hisse senedi çıkarılarak şirket sermayesinin arttırılmasıdır. Anonim şirketler, çeşitli nedenlerle sermayelerini artırabilir. Anonim şirketlerin sermaye artırımına gitmelerinin başlıca nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
– Enflasyon nedeniyle paranın satın alma gücünün azalması bu nedenle sermayenin yetersiz kalması,yüksek enflasyon ortamında eriyerek yetersiz kalan şirket sermayelerini güçlendirilmesi ve yeni yatırımlar için veya şirketlerin faaliyetlerinin reel büyümesi sonucu gereken fon ihtiyacının giderilmesi,
– Kuruluş sırasında belirlenen sermayenin şirketin iş kapasitesine göre yetersiz kalması,
– Şirketin iş hacmini genişletmek istemesi,
– Yapılan yanlış yatırımlar ve harcamalar nedeniyle sermayenin azalması.
İki çeşit sermayeartırımıvardır[5]: Birincisi iç kaynaklardan yapılan Bedelsiz SermayeArtırımı; ikincisi ise şirket ortaklarından ek fon temin ederek yapılan Bedelli Sermaye Artırımıdır. Anonim ortaklıkların, iç kaynaklarından yaptıkları sermayeartırımıkarşılığı çıkardıkları hisse senetlerini bir bedel almaksızın ortaklarına dağıtarak gerçekleştirdikleri sermaye artırımlarıdır. Bedelsiz hisse senedi alma hakkı bir süre ile sınırlandırılamaz.
Bedelsiz SermayeArtırımı şirketlere ek bir finansman kaynağı sağlamamaktadır. Ancak, Bedelsiz Sermaye Artırımının en önemli avantajlarından biri emisyon primi ile iştirak ve duran varlık satış karı kalemlerinden yapılan sermaye artırımlarının şirketlere sağladığı vergi avantajıdır. Diğer bir avantaj ise şirketlerin enflasyon karşısında erimiş olan sermayelerini güncelleyebilmeleridir. Bedelsiz SermayeArtırımı şirketlerin toplam piyasa değerini etkilemez.
Bedelli Sermaye Artırımı ise; şirketlerin sermayeartırımıkarşılığında çıkardıkları hisse senetlerini nominal değerinden veya daha yüksek bir fiyattan satmak suretiyle gerçekleştirdikleri sermaye artırımına denir. Söz konusu hisse senetleri ortaklara satılabileceği gibi (rüçhan hakkının kullandırılması) , ortaklar dışındaki yatırımcılara da satılabilir (rüçhan haklarının kısıtlanması). Bedelli sermaye artırımına katılım belli bir süre ile sınırlıdır. Bedelli SermayeArtırımıesas olarak şirketlere ek bir finansman kaynağı sağlar. Bedelli SermayeArtırımıyoluyla şirketler faaliyet hacimlerinin büyümesine paralel olarak sermaye ihtiyaçlarını karşılarlar. Yeni yatırımlar sonucunda şirketlerin fon ihtiyacı içinde olması ve ihtiyaç duyulan fonlar şirketleri Bedelli Sermaye Artırımına iter. Bedelli SermayeArtırımı şirketlerin piyasa değerlerini etkiler.
4.1. Anonim Şirketlerde Sermaye Artırımına İlişkin Muhasebe Kaydı Örneği
XYZ Anonim Şirketi, sermayesini 01.11.2009 tarihinde 100.000 TL artırmaya karar vermiş ve yasal formaliteleri tamamlamıştır. Şirket 5 ortaklı olup sermaye payları eşittir. Ortaklar, sermaye taahhütlerinin 1/4’ünü hemen nakit olarak ödemişler, kalan sermaye taahhütlerini ise daha sonra ödeyeceklerdir.
11.11.2009 tarihinde sermayenin �4’ü Rekabet Kurulu adına T.C. Ziraat Bankasına peşin yatırılmıştır.
25.11.2009 tarihinde sermaye artırımı sırasında 2.500 TL gider yapılmış ve 450 TL KDV ile birlikte toplam 2.950 TL ödenmiştir.
Sermaye arttırma işlemlerinin muhasebe kayıtları şöyle yapılır:
Mad. No | AÇIKLAMA | BORÇ | ALACAK |
1 |
………………………………01.11.2009……………………………….. 501 ÖDENMEMİŞ SERMAYE HESABI(-) 500 SERMAYE HS. |
100.000 |
|
2 |
………………………………01.11.2009……………………………….. 100 KASA HESABI 501 ÖDENMEMİŞ SERMAYE HESABI(-) |
25.000 |
25.000 |
3 |
………………………………11.11.2009……………………………….. 770 GENEL YÖNETİM GİDERLERİ HS 100 KASA HESABI |
40 |
40 |
4 |
………………………………25.11.2009……………………………….. 780 FİNANSMAN GİDERLERİ HS 100 KASA HESABI |
2.500 |
|
5. GENEL OLARAK SERMAYE ARTIRIM PROSEDÜRÜ
Sermaye artırımı kararı alan anonim şirketin aşağıdaki işlemleri yerine getirmesi gerekmektedir.
-Ana sözleşme değişikliğinin görüşülmesi amacı ile genel kurul toplantıya çağrılır.
– Genel kurulca sermaye artırma kararı alınır.
– Yönetim kurulu kararı alınır.
– Eski sermayenin ödendiği tespit ettirilir (Şirketin sermaye artırma kararı alınması için esas sermayenin tamamen ödenmiş olması gerekir.)
– Sermaye artırımı ile ilgili değişiklik metni hazırlanır.
-Değişecek maddeler (eski ve yeni şekli ile) yönetim kurulu tarafından karşılaştırılabilecek biçimde yazılarak hazırlanır. (madde tadil tasarısı)
-Değişiklik genel kurulca kabul edilir ve bu karar noter tarafından tasdik edilir.
– Artırılan sermayenin %0.04’ü Rekabet Kurulu adına T.C.Ziraat Bankasına yatırılır.
– Sermaye artırma metni Ticaret Siciline tescil ettirilir.
– Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan ettirilir.
Sermaye artış kararının notere tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Bu karar, 4 örnek olarak hazırlanıp notere verilmesi gerekmektedir. 1’i noterde kalacak olup 3 tasdikli örneği noterden alınmaktadır. 1’i karar defterine yapıştırılacak, 1’i vergi dairesine, 1’i fotokopisiyle birlikte ticaret siciline verilecektir. Karar hazırlanırken eski sermaye maddesinin değiştirilmeden aynı şekilde yazılmasına dikkat edilmelidir.
5.1. Ticaret Sicili Memurluğunca İstenen Evraklar
Sermaye artırımı için şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili memurluğuna müracaat etmeleri gerekmektedir[6]. Bu müracaatta istenen belgeler şunlardır.
– Başvuru Dilekçe,
– Önceki sermayenin ödendiğini gösteren SMMM veya YMM raporu
– Artırılan sermayenin %0.04’ü oranındaki Rekabet Kurulu adına Bankaya yatırılan tutara ilişkin dekont (Ziraat Bankasına yatırılmaktadır.),
– 3 adet Noter Tasdikli Karar,
-Ticaret sicili memurluğuna değişikliğin tescili için başvurulur ve tescil işlemi tamamlanır.
– Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde değişiklik ilan ettirilir.
– Bu gazeteler şirket adresine gönderilmektedir. Sermaye artırımlarında damga vergisi kaldırılmıştır.
– Tescil ve ilan işlemleri tamamlandıktan sonra işlemlerin tamamlandığı il ya da bölge ticaret müdürlüğüne, müdürlüğün olmadığı yerlerde doğrudan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirilir[7].
Yukarıda kısaca açıklanmaya çalışıldığı üzere, sermaye artırımı belli zaman isteyen bir süreçtir. Canım sıkıldı sermaye artırmak istiyorum deyip akşamdan sabaha gerçekleştirilebilecek bir işlem değildir. Bu itibarla, Kanun, tebliğ ve uygulama iç genelgeleri çıkarılırken bu konuya özen gösterilmesi ve sorun oluşturan durumların ortadan kaldırılıp makul ve mantıklı bir çözüme kavuşturulması gerekirdi.
Ancak sözüm ona, Kanunun uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek ve uygulama birliğini sağlamak amacıyla çıkarılan 09.12.2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.03.50/ 5048 sayılı, 2009/2 Sıra No’lu 5811 sayılı Kanun İç Genelgesinin sermaye artırımında yaşanabilecek güçlükler ile ilgili hiçbir çözüm getirmediği, sadece Kanunun ilgili hükmünü olduğu gibi tekrarladığı, bırakın tereddütleri gidermeyi, daha da tereddüt oluşturduğu, mükellefleri ve uygulamacıları yeni, zor, kısa sürede gerçekleştirilmesi mümkün olmayan işlemler bürokrasisi ile karşı karşıya bıraktığı aşikardır.
Önceki yıllarda özellikle kurumlar vergisi ile ilgili olarak, Kanunun açık hükümlerine rağmen mükellef lehine genişletici hükümler içeren genel tebliğler çıkaran Vergi İdaresi, 5811 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin 2’inci fıkrasının “…Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümlerine göre 213 sayılı Kanun uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunur ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave olunur”. amir hükmüne rağmen, 2004 hesap dönemine ilişkin olarak yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farklarından 5811 sayılı Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıkların mahsubu için gerekli olan söz konusu şartların (sermaye ilave şartı dahil), 31.12.2009 tarihi itibarıyla yerine getirilememiş olması halinde, bu şartlar gerçekleşmeden mahsup işleminin yapılmasına imkan tanımamaktadır.
Mükelleflerin çeşitli sebeplerle incelemeye sevk işlemleri 2004 takvim yılı da dahil olmak üzere devam etmektedir. Örneğin 2004 takvim yılı ile ilgili olarak 10 Aralıkta incelemeye sevk edilen ve bu inceleme sonucunda çıkabilecek olan muhtemel tarhiyatlar için 5811 sayılı Kanundan yararlanmak isteyen bir mükellef, bu Kanunun uygulanmasına bağlı olarak Ticaret Sicil Memurluklarında oluşan yoğunluğu da hesaba katarsak, bu kadar kısa bir sürede sermaye artırımına ilişkin işlemleri nasıl tamamlayacaklardır.
Öte yandan, diğer şartları sağlayıp sermayeye ilave şartını dikkate almadan vergi inceleme raporu yazan inceleme elemanlarının bu raporları tarhiyat önerecek şekilde yeniden düzenlemeleri gerekmektedir. Bu şekilde yazılıp, uzlaşma süreci tamamlanmış ve vergi dairesine gönderilmiş inceleme raporlarının durumu ne olacaktır.
6. SONUÇ:
Son yıllarda mükellef odaklı, kaliteli hizmet sunma anlayışı içerisinde, saygılı ve dürüst olma temel ilkesiyle çalışmayı, vergi ödemenin sadece bir yükümlülük değil vatandaş olma ve sorgulama hakkı olduğu bilinciyle kendisinden hizmet alan herkesi memnun etmeyi ve sorunları çözmeyi amaçlayan bir yaklaşım içerisinde olacağını taahhüt eden ve bu konuya paralel olarak mükellef hakları bildirgesi yayınlayan vergi idaresi, soyuttan somuta geçerek pratik, uygulanabilir çözümler getirerek zor durumda olan mükellefleri ve uygulamacıları rahatlatmalıdır. Her ne kadar bu Kanun amacı gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamak olsa da, bu işlemlerim genel olarak ekonomiye ve özel olarak ise devletin vergilerine sağlayacağı katkı göz ardı edilmemelidir. Bu itibarla vergi idaresi, mükellefleri ve uygulamacıları kısa sürede gerçekleştirilmesi mümkün olmayan işlemler bürokrasisi ile karşı karşıya bırakmamalıdır.Kamu hizmetlerinin finansmanındaki en sağlamkaynak olmasının yanı sıra, çağın koşulları gereği üstlendiği yeni ekonomik ve sosyal amaçları ile maliye politikasındaki rolü de dikkate alındığında vergi, hazinenin vazgeçilmez temel gelir kaynağıdır. Bu kaynağın ise, bürokratik işlem süreçleriyle vergiden soğutulmuş mükelleflerden değil, gönüllü uyum sürecine katılma istek ve kabiliyetleri yüksek mükelleflerden sağlanacağı unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
1)5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun.
2) 1, 2 ve 3 Seri Nolu 5811 Sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanuna İlişkin Genel Tebliğler.
3) 2009/1 ve 2009/2 Sıra No’lu 5811 sayılı Kanun İç Genelgeleri.
4) Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2002/2 ve 2005/2 Seri Nolu İç Ticaret Tebliğleri.
5) �zükrü KIZILOT; Varlık Barışı ve Vergi İncelemesi Tartışmaları, Hürriyet Gazetesi, 8 Kasım 2008.
6) Rüknetin KUMKALE, �zirketlerin Kuruluş ve İşleyiş Rehberi “Holding, Anonim, Limited”, Seçkin Kitabevi, Ankara, 2008, s.237.
[1]Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun, akademisyenler başta olmak üzere, çeşitli çevreler tarafından örtülü/gizli ya da açık bir vergi affı özelliği taşıdığı gerekçesiyle ciddi eleştiriler almıştır.
[2]10.07.2009 tarih ve 27284 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.www.rega.basbakanlik.gov.tr
[3]30.09.2009tarih ve 27362 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. www.rega.basbakanlik.gov.tr
[4]�zükrü KIZILOT; Varlık Barışı ve Vergi İncelemesi Tartışmaları, Hürriyet Gazetesi,8 Kasım 2008.
[5]Rüknetin KUMKALE, �zirketlerin Kuruluş ve İşleyiş Rehberi “Holding, Anonim, Limited”, Seçkin Kitabevi, Ankara, 2008, s.237.
[6]Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005/2 Seri Nolu İç Ticaret Tebliği,30.12.2005 tarih ve 25290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. www.rega.basbakanlik.gov.tr.
[7]Limited şirketlerde sermaye artırımına ilişkin işlemler süreci de belli farklılıklarla birlikte anonim şirketlerde sermaye artırımına ilişkin işlemler sürecine benzemektedir.